1950’li yıllarda babamın dış ülkelerdeki görevi nedeni ile ilkokulu TED Ankara Koleji’nde yatılı okumuştum. 5 yaşında girmiştim TED Ankara Kolejine ve yatılı. Bütün yaşdaşlarım ağlayıp zırlarken, bu yaşam beni hayata hazırlamıştı. Tek başıma her sorunun üstesinden gelmeyi daha bu yaşlarda öğrenmiştim. Ve de Türkçemin, Kıbrıslı Türk olmama rağmen mükemmelden de öteye güzel olmasına neden olmuştu Ankara’da eğitim görmem. Bütün dünyam okulum, yatakhanem, Kızılay’dan, Cebeci’den ve Atatürk Bulvarından ibaretti. Cumartesi günleri öğleden sonraları ve Pazar günü büyük keyif alırdım çıkıp buralarda dolaşmaktan.
Şimdiki Ankara ise, benim aklımdaki minik Ankara’dan çok farklı. Dev boyutlarda büyük bir metropol olmuş. İkinci eşim Ankara’lı olduğundan, Ankara’yı her ziyaretimde biraz daha çok tanımaya başladım. Bu son ziyaretimde ilgimi çok farklı hizmetler çekti. İtfaiye Meydanına 4 minareli muhteşem bir cami yapılmış. Benim mühendis olarak değerlendirmeme göre Hünkar Camilerinden esinlenmiş. Tabii yanılmış da olabilirim. İçi, dışından daha güzel, tek kelime ile muhteşem. Zemin yerden ısıtılıyor. Kış günü ibadet ederken, sıcacık bir zeminde namazını kılıyor inançlılar. Devlet araziyi vermiş sadece, caminin bütün inşaat bedelini halk karşılamış, cebinden yaptığı yardımlarla. Cuma günü caminin içinde tahminen 2 bin 700 kişi, bahçede ise, caminin iç büyüklüğü ve içindeki insan sayısı ile kıyasladığımda 4 bin kişi vardı herhalde.
Şehir hastanesi yapılmış Ankara’da. Çok düşünceli ve mükemmel bir düzen kurulmuş hastanede. En çok ilgimi çeken ise, refakatçiler için hasta odası içinde rahat etmeleri için her tür olanak sağlanırken, hastaların Ankara dışından gelen aileleri ve ziyaretçileri için de özel misafirhanenin yapılmış olması. Daha önceleri park yerindeki araçlarının içinde kalmak zorunda olan aileler ve ziyaretçiler şimdi her konfora sahip misafirhanede kalıyorlar. Bu misafirhanede konaklama ücreti çevredeki otellerin gecelik fiyatının yarısından daha az.
Kimsesizlereve Evsizlere açık, tamamen ücretsiz bir otelin yapılmış olduğunu ise ilk kez gördüm ve gözlerime inanamadım. Aklıma İngiltere’ye ilk gidişimde Londra metrosu içinde, kıyıda köşede buldukları karton kutuları düzenli bir şekilde açarak yere serdiklerikartonların üzerinde yatan evsizleri (homeless) gördüğümde uğradığım şok geldi. Aynı şoku seneler sonra gittiğim ABD’nin göz bebeği Washington’da da yaşamıştım. Filmlerde ABD’nin bir refah ülkesi olduğu kafalarımıza adeta zorla kazınırken, metroda ve sokaklarda yatan perişan haldeki evsizleri görünce donakalmıştım. Ankara’da Anafarta’lardan sobacılara, 1ci taş merdivenden inerken yer alan otel, Kimsesizlerve Evsizler için devlet tarafından inşa edilmiş. Bu otelde verilen her hizmet tamamen ücretsiz. Evsizler orada hem kalıyorlar, hem sağlık ve temizlik hizmeti alıyorlar hem de karınlarını doyuruyorlar.
Üniversite öğrenciler için Kurtuluşta özel bir çamaşırhane açılmış. Öğrenci belgesi ile içeriye giriliyor ve deterjan da dahil olmak üzere tüm hizmetler ücretsiz olarak öğrencilere sunuluyor. Öğrenciler ceplerinden tek bir kuruş dahi ödemeden tüm yıkama gereksinimlerini buradan karşılıyorlar.
Bir diğer sosyal hizmet de Kütüphaneler. Öğrencilerin kullanımı için haftanın yedi günü yirmi dört saat açık kütüphaneler. Tamamen ücretsiz sadece üye olunması gerekiyor. Geceleyin sabaha kadar kalıp çalışmak isteyen öğrencilere sıcak çorba ve yemek veriliyor. Yeter ki gelsinler ve çalışsınlar. Çalışmaktan yorulup ara vermek isteyenler için de dinlenme ve uzanma yerleri var. Tek kelime ile mükemmel. Hem öğrenciler çalışmaya teşvik ediliyor, hem de sokaklardaki kötü alışkanlıklardan uzak tutuluyor bu kütüphanelerle.
Zaman zaman kimsesiz ve fakirlere bazı sivil toplum örgütlerinin geceleri yemek vermesinden öteye ben, işin açıkçası böylesi uygulamaları Avrupa Birliğinde ve ABD’de görmedim, belki de var da, ben göremedim, bilemiyorum. İşin ilginç tarafı bizler niye böylesi güzel sosyal hizmetlerden hiç bahsetmiyoruz veya da medyadaki çok konuşan ve eleştirenler bahsetmiyorlar da sadece şikayet ve başarısızlık edebiyatı yapıyorlar, gerçekten anlamıyorum. Eleştirilerin yanında güzellikler de, yapılanlar da ve halka verilen hizmetler de bahsedilmeli….