Ekim ayı sonunda Ankara ve Aksaray’a yaptıĝım çalışma ziyaretleri hem kendi adıma hem de kurumun adına oldukça verimli geçti. Bunun meyvelerini yakın zamanda taplayacaĝımızdan eminim.
İlk olarak kısa zaman sonra birlikte çalışmalara imza atacaĝımız Doç. Dr. Zeynep Daĝı’yla yaptıĝım görüşmeye deĝinmek istiyorum.
Oldukça yoĝun programına raĝmen görüşme talebimi anında karşılayan Zeynep Hanım’la hem Türkiye hem de Avrupa gündemini deĝerlendirdik. UETD Hollanda’nın çalışmalarını heyecanla takip ettiĝini ve böylesi aktif bir kurumla birlikte çalışmaktan büyük haz alacaĝını belirtti. Bu çerçevede yaptıĝımız fikir alış verişi sonucunda yakın zamanda yapacaĝımız çalışmaların çerçevesini de oluşturmuş olduk. Bu baĝlamda şimdilik bir ipucu olması hesabıyle şu kadarını belirtmekle yetinelim: Batı Avrupa Türklerinin evrensel deĝerlere sahip çıkması, dolayısıyla Avrupa’ya sahip çıkması, Türk toplumunun AB ve AB deĝerleri konusunda bilgilendirilmesi ve AB-Türkiye ilişkileri.
İkinci olarak paylaşmak istediĝim husus ise Yunus Emre Enstitüsü Türkçe Eĝitim ve Öĝretim Merkezi (YETEM) Başkanı Dr. Erol Barın’la yaptıĝım görüşmedir. Dr. Erol Barın’ın YETEM’in başında olması benim için bir sürpriz olmuştu, zira kendisi hem arkadaşım hem de Ankara Üniversitesindeki öĝretim elemanı olarak çalıştıĝım yıllardan meslekdaşımdı. Kısa zaman önce Gazi Üniversitesindeki görevinden ayrılıp YETEM’in başına geçmişti. Erol Barın’la hem kurumunun çalışmaları hem de Hollanda Türk toplumu için neler yapılabileceĝi konusunda uzun uzadıya sohbet etme imkanı bulduk. Somut olarak yapılabilecek bir kaç nokta üzerinde daha detaylı çalışma yapma kararı alıp görüşmeyi noktaladık.
Son olarak Aksaray’ın Yeşilyurt İlçesinde yapılan Liberal Düşünce Topluluĝu’nun Aksaray Üniversitesi ile birlikte organize ettiĝi “2011 Liberal Düşünce Kongresi”ne deĝineceĝim. Her yıl deĝişik mekanlarda yapılan bu kongrelerin bu yılki adresi daha yüzyıl öncesine kadar çok kültürlü bir topluma sahip olan eski adıyla Gelveri yeni adıyla Güzelyurt oldu. Misafirlerin konakladıĝı oteller, yöreyi mübadeleyle terk etmek zorunda kalan Rumlardan kalma konaklardı. Kongre’nin yapıldıĝı mekan ise otele çevrilmiş bir Ortodoks kilisesi idi. İnsan o mekanlarda ister istemez yerini yurdunu terketmiş insanları düşünüyor. Hem Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Rumlar hem de Balkanlar’dan apar topar Anadolu’ya göç eden Türkler gözünüzün önüne geliyor. Kendi kendinize soruyorsunuz, acaba hiç mutlu oldular mı bu insanlar diye. Onlara vardıkları yeni vatanlarında nasıl davrandılar? Onları kabul edip kendi içlerine mi aldılar yoksa ötekileştirdiler mi? Maalesef bu sorulara olumlu cevap verebilmek çok zordur. Zira her iki toplum da ‘muhacir’ olarak algılanmış ve hep ötelenmişlerdir. Yunanistan’a giden Rumlar fazlaca Türkleşmekle suçlanıp dışlandıĝı halde, Balkanlar’dan gelen Türkler de daha yakın zamana kadar ‘muhacir’ sıfatıyla anılıp ötekileştirilmişlerdir. Bırakın yüzyıl öncesini günümüzde bile yerini yurdunu bırakmak zorunda kalan mülteciler/göçmenler kendilerini çok medeni ve çaĝdaş görenlerin gözüne batıyor. Onlar üzerinden siyaset yaparak toplumu kamplara ayırıyorlar.
Mekan özel olunca insanın aklı farkında olmadan farklı düşüncelere kayıveriyor. Liberal Düşünce Topluluĝu’nun bu mekanı tesadüfen seçmiş olabilceĝini düşünemiyorsunuz. Bu mekanın çaĝrışımlarıyla bir mesaj verilmek isteniyor sanki. İşte böyle bir mekanda, yıllarını özgürlük yolunda harcamış, zaman zaman da çok zor anlar yaşamış, ötekileştirilmiş, kariyerleri engellenmiş, ama hiç bir zaman yılmamış özgürlük sevdalılarıyla beraber olma şansı buldum. Bu benim için ilk deĝildi, ama sanki ilk defaymış gibi haz aldım. Prof. Dr. Atilla Yayla, Doç. Dr. Bekir Berat Özipek, Prof. Dr. Tanel Demirel, Prof. Dr. Ahmet Nezihi Turan, Prof. Dr. Mustafa Acar, Doç. Dr. Bican Şahin, Doç. Dr. Ergun Yıldırım, Prof. Dr. Halis Çetin, Prof. Dr. Bahadır Akın, Doç. Dr. Kasım Karagöz, Dr. Murat Yılmaz ve daha nice ünlü ünsüz bir çok özgürlük sevdalısı iki gün boyunca evrensel deĝerleri enine boyuna tartıştılar. Organizeyi gerçekleştiren LDT Başkanı Doç. Dr. Bican Şahin ve Aksaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Acar’ın açılış konuşmalarıyla başlayan kongrede ilk olarak Türkiye’deki liberalizm tartışmaları ele alındı. Atilla Yayla Hoca liberalizmi kavramsal açıdan irdeleyip deĝişik ülkelerdeki farklı varyasyonlarına deĝinirken, Tanel Demirel Hoca liberal düşünürlerin eylem ve söylemlerini eleştirel bir gözle irdeledi. Özellikle de onların Batılı olmayan ülkelerdeki totaliter rejimlere karşı takındıkları tavırlar ve Doĝulu toplumlara oryantalist yaklaşımlarını eleştirdi.
İkinci oturumda “Türkiye’de Hukuk Devleti ve Adil Yargılanma Hakkı” masaya yatırıldı. Avukat Mustafa Karaman ve Polis Meslek Yüksek Okulu öĝretim üyesi Fatih Birtek uygulamadan örnekler vererek yargı sistemindeki adaletsizlikleri gözler önüne serdiler. Fatih Birtek, kanunların çoĝu zaman vatandaşların lehine olmasına raĝmen uygulamada aleyhte olduĝunu vurguladı. Bu oturumu takip eden üçüncü oturumda ise “Türkiye’nin Siyasi Sisteminin Totaliter Dayanakları ve Görünümleri” Prof. Dr. Halis Çetin, Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoĝlu ve Özgür Eĝitim Sen Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Coşkun’un sunumlarıyla ele alındı.
Prof. Dr. Ahmet Nezihi Turan, Doç. Dr. Ergun Yıldırım ve Muhafazakar Düşünce Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhat Buhari Baytekin’in konuşmacı olarak katıldıĝı oturumda ise Türkiye’de muhafazakarlık masaya yatırıldı. Ahmet Nezihi Turan kendi tecrübelerinden yola çıkarak muhafazakarların siyasetteki konumuna deĝinirken, Serhat Buhari Baytekin liberalizmi öĝrenmeye çalışırken muhafazakar olduĝunun altını çizdi. Ergun Yıldırım ise Türkiye’deki muhafazakarlık kavramıyla Batı’da kullanılan arasında fark olduĝunu, Türkiye’deki muhafazakarlıĝın aslında bir çeşit gelenekçilik olduĝunu iddia etti.
Kongrenin şüphesiz en çok tartışılan ve en aktüel konusu “Türkiye’nin Anayasa Sorunu Çözülüyor mu?” idi. Doç. Dr. Bekir Berat Özipek ve Doç. Dr. Kasım Karogöz’ün sunumlarıyla başlayan oturum oldukça heyecanlı geçti. Berat Özipek Hoca deĝişik Anayasa çalışmalarına deĝinirken, bunların çoĝunun 12 Eylül Anayasasının bire gerisinde olduĝunu ifade etti. Ona göre bunlar özgürlükçü deĝil, sınırlayıcı bir Anayasa için çaba sarf etmektedirler. Kasım Karagöz Hoca ise mevcut Anayasa’nın ortaya çıkış şartlarını irdeleyip, günümüzde nasıl bir Anayasa’ya ihtiyaç olduĝunu örnekler vererek tartışmaya sundu. Oturum sonunda ortaya çıkan genel kanaat, özgürlükçü bir Anayasa için illa da uzlaşmak gerekmediĝi, uzlaşmanın özgürlüklerin genişletilmesi için olması gerektiĝi yönündeydi.
Kongrenin son oturumunun konusu “2008 Finansal Krizi” idi. Maalesef bu oturumu uçaĝa yetişmem gerektiĝi için takip edemedim.
Kongre esnasında LDT yönetcileri ve sunum yapan bilim insanlarıyla yaptıĝım ikili görüşmelerde birlikte çalışma isteĝinin olduĝunu tespit ettiĝimi bilhassa belirtmeliyim. Bu yönde gerekli çalışmaların en kısa zamanda başlatılacaĝını belirterek notlarımı sonlandırmak istiyorum.