Amasya Suluova ve Gümüşhacıköy’de yılda 900 bin ton soğan üretilir. Bu soğanların 270 bin tonu pazara çıkmadan tarlada çürür. Çürük soğanlar dere ve nehir çukurlarına dökülür.
Güneş altında kalan çürük soğanlar da fermente olur ve metan gazı çıkarır. Sonuç olarak çevre ve insanlar zarar görür.
Tekin Arda adlı genç bir araştırmacı, bunun böyle gitmemesi gerektiğine karar verir.
Üzerinde çalıştığı proje ile çürük soğanın doğaya atılması önlenir ve fermente edilerek metan gazı üretir hale getirir.
Metan gazı kojenerasyon santralinde kullanılarak elektrik enerjisine dönüştürülür. 1 metreküp metangazından 10 kWh elektrik enerjisi sağlandığı için yılda 40500000 kWh elektrik enerjisi elde edilir.
Dahası da var: 1 ton çürük soğandan 0,300 ton organik gübre çıkar. Böylece tarlada çürüyerek doğaya ve insanlara zarar veren soğanlarla bir şehrin elektrik enerjisi ihtiyacı karşılanırken geriye kalan atıklardan elde edilen organik gübre de tarımda kullanılır.
Patenti dahi talep edilmeyen, sadece sosyal amaçla geliştirilen özel bir proje…
Herkes kendi memleketinde kullansa, herkes kendi memleketinin elektrik enerjisini karşılar. Projenin yıllık getirisi 16 milyon 750 bin TL’ye kadar ulaşıyor…
Her ne kadar inovasyona yönelik teşvik mevzuatında düzenlemeler yapılsa da bu üreticinin öncelikli derdi olmadan hayata geçen yenilikler olması beklenmemeli.
Neden mi bahsediyorum?
Şimdiye kadar yüzlerce inovasyon konulu toplantıya katıldım, kitap okudum, etkinliklere katıldım. En başarılı inovasyona yönelik etkinliğin TİM’in ARGE Proje Pazarları olduğunu gördüm.
TİM en son Gaziantep’te inovasyon toplantısı gerçekleştirdi ve 7 bini aşkın kişi katıldı.
İzmir’de iki Gıda Arge Proje Pazarına katıldım. Tarım, hayvancılık ve gıda alanındaki yüzlerce projenin sektörü ateşleyecek nitelikte olduğuna şahit oldum.
TİM’in diğer ihracat birimleri de benzeri etkinlikler yapıyor. Bilgileri geliyor ve her biri alkışa değer.
Yukarıda bahsettiğim proje iki hafta önce yapılan Kimyevi Mamuller İhracatçıları Birliği ( İKMİB)’in ARGE Proje Pazarı’nda sergilenen onlarca projeden biri.
Sadece İKMİB’in etkinliklerine son dört yılda 150 proje katılmış. Her yıl da artarak sürüyor. Ve her geçen yıl daha etkin ve nitelikli olanları hayata geçiyor.
Projeler genelde üniversitelerdeki akademisyen ve öğrencilerin çalışmalarından oluşuyor. Ancak şirketlerin ARGE birimleri de tahminden öte yenilikler sergiliyor.
Geçen yıllarda ödül almış bir akademisyene sordum: Daha önceki ödül parasıyla ne yaptınız? Üç bilgisayar aldık, dedi. Düşünün üniversiteli bir akademisyen bir bilgisayar için sevinebiliyor.
Buluşlar yokluk içinde gerçekleştiriliyor. Ödüller daha yüksek meblağlarda tutulmalı. Ayrıca bu tür yarışmalara katılanlara GSM operatörleri ve teknoloji şirketleri ayrıca destekler sağlamalı.
Bu yılın ARGE Pazarı birincisi, Yusuf Menceloğlu ve ekibi tarafından gerçekleştirilmiş bir buluş. Hastane enfeksiyonlarının sebep olduğu hem maddi hem de insan kaybını engelleyecek bir proje…
Hastane enfeksiyonu değişik nedenlerle hastaneye yatan bir hastada kuluçka döneminde olmayan ve hastaneye yattıktan 48-72 saat geçtikten sonra gelişen veya taburcu olduktan sonra 10 gün içinde ortaya çıkan enfeksiyonlar olarak tanımlanır.
Sağlık Bakanlığı’nın 2007 yılında hazırladığı raporda Türkiye’de hastane enfeksiyonu oranının yüzde 5-15 arasında değiştiği kabul ediliyor. Bu proje ile hastane enfeksiyonuna neden olan bulaşmaların önlenmesi için hastanede kullanılan maske, eldiven, giysi, çarşaf, ayırma perdeleri, duvarlar, havalandırma filtreleri gibi hastane ekipmanlarının kalıcı antimikrobiyal malzeme ile kaplanması atık suya karışmaması sağlanıyor.
Türkiye’de yılda 1,2 milyon bulaşma vakası var ve bunun maliyeti 1,5 milyar dolar. AB ülkelerinde bu oran 4,5 milyon kişiye ulaşıyor ve maliyeti 7 milyar Euro civarında. Amerika’da ise 1,7 milyon bulaşma vakasına karşılık maliyeti 33 milyar dolar.
Kimya sektörü deyince çok geniş bir yelpazeden bahsettiğimiz anlaşılmalı. İlaçtan gıdaya, ev eşyalarından yapı malzemelerine kadar geniş bir yelpazede her sektörü ilgilendiren ürünler söz konusu olabiliyor.
Betek Boya firması, kendi boyasını tanıyan bir sensor geliştirmiş. Benim de katkım olsun dedim: Bu sensor arabalara takılınca yol çizgilerini gösteren, trafik işaretlerini tanıyan ve sürücüyü uyaran bir ürün haline getirmelerini tavsiye ettim.
İlgimi çeken projelerden biri de su bazlı uçak boyası oldu. THY yetkilileri konuyla ilgilenmiş ve projeyi takip ediyorlar.
Renk değiştiren göz farı, mukavemeti artırılmış antibakteriyel yapıştırıcı, doku yapıştırıcısı gibi onlarca proje sanayici ve girişimcilerin ilgisine sunuluyor.
Proje Pazarını İKMİB Başkanı Murat Akyüz ile Proje Pazarı Yürütme Kurulu Başkanı Necmi Sadıkoğlu ile birlikte gezdik. Önümüzdeki yıllarda çok daha etkin ve yüksek katılımlı bir hale geleceğinin işaretlerini verdiler. Haliyle ödüllerin artırılmasını da bekliyoruz.
Murat Akyüz, en az katılımcılar kadar heyecanlıydı ve hedeflerini belirtti: “Şu an ihracat yapılan kimyasalların kilogram değeri 1,5 dolar seviyelerinde. Amacımız gelecek yıllarda bu değeri en az kilogram başına 2,5 dolar seviyesine getirebilmek. Böylece miktar olarak aynı ihracatı yapsak dahi değer bazında yüzde 60-70’lere varan artışa ulaşabiliriz”.
Son günlerde sürekli olumsuz haberler kamuoyunu işgal ediyor. Bu tür moral verici haber ve bilgilere hepimizin ihtiyacı vardı. Katkısı olan herkesi kutluyorum.
İnovasyon sadece bir katma değer değil ayrıca moral kaynağıdır.