Alice, Dodgson, Dodo ve diğerleri...

‘Alice, ablasıyla birlikte nehrin kıyısında boş boş oturmaktan sıkılmaya başlamıştı.’
Böyle başlar kitap…kaç senedir hem çocukların ve hem de büyüklerin ilgisini çeker bu kız, hikayesi bir nehir gezisinde başlayan Alice…Harikalar Diyarında Alice…4 Temmuz 1862’den beri…

Tabi siz Oxford sokaklarında ve bina içlerinde Harry Potter arıyor olabilirsiniz ama ondan daha önce vardı Alice ve onun yazarı..buralarda yaşıyorlardı.
Alice Oxford’da yaşadı ve onun izlerini taşıyan pek çok şeyin/yerin burada olması çok normaldir. Onların bugün espri dolu bir surette yaşatılıyor olması ise şahanedir.

Kitaptaki maceralar engin bir hayal gücünün ürünü olsa da onun dışında her şey gerçek ve sağlam…ayrıntılarına girince neler neler ortaya çıkar bu şehirde, minik köşelerde.

O zaman Alice Günü’nde birkaç ayrıntı, her şeyiyle hoş…Bay Dodgson ve yaşamının eserindeki izleri.
Onu aslında Lewis Caroll olarak tanımış olabilirsiniz. Alice’i maceralara boğan yazar Charles Lutwidge Dodgson teoloji ve matematik çelişkisi içinde olmalıydı ki bu şekilde muzip ve dinen caiz bulunmayan eğlenceli eserler ortaya çıkarabildi. Yaşadığı dönemde din adamı olmasının verdiği kısıtlarla Lewis Carroll olarak karşımıza çıktı.

BİLMECELER’e de tutkun olduğu için ilk iki isminin Latince versiyonunu yazdı ‘Ludovic Carolus’ olarak ve sonra da Lewis Carroll olarak düzenledi. Yani eserlerinde o hala odur.

Bay Dodgson, Christ Church Okulu’na 30 yılını verdi; önce öğrenci oldu ve sonra da öğretmen. Fantastik hikayeleri onu edebiyatçı olarak ünlü yapsa da o bir matematikçi idi.

Sonra Alice Liddell ile de burada tanıştı, Katedralin Başrahibi Henry Liddell’in kızı Alice.

4 Temmuz gününün önemi de şuradan gelir; 1862 yılının bu Cuma gününde beraberce Thames Nehri’nde gezintiye çıktılar. Dodgson hikaye anlatmaya başladı. Alice hikayeyi beğendi, ondan yazması istedi. Hikaye 2 yıl sonra yazıldı ve Noel Bayramı hediyesi olarak takdim edildi.

O halde, Harikalar Diyarı’ndaki kızın hikayesini çocuk olarak okuduysanız, yetişkin olarak bir daha okuyacaksanız veya çocuğunuza okuduysanız Alice’in gezindiği ve oynadığı yerleri yerinde görmenin tadını almanızı öneririm, çocuğunuzla beraber…yorularak, dinlenerek ve homurdanmasına, surat asmasına izin vererek.

Neler var peki?
Folly Bridge…10 yaşında Alice’in bay Dodgson ile Thames Nehri’nde gezi yapmak için buluştuğu yerdir. Oraya kadar yürüyün bence.

Alice’in Penceresi…Christ Church Okulu yemek salonunun vitray pencerelerinde onu sarı saçları ve mavi elbisesi ile bulursunuz. Ayrıntılı yazmamalıyım yerini…o zaman heyecanı kaçar.

Şöminenin pirinç ayaklıkları? Harika şeyler…
Çünkü tırtıl Alice’e der ki ‘…bir tarafın büyürken diğer tarafın küçülecek…’ Alice büyüyünce ellerini göremeyecek kadar uzun bir gerdana sahip olur…bu şömine ayaklıkları da aynı şekilde alabildiğine uzun gerdanlıdır.

Chesire Kedisi’nin oturduğu ağacı Oxford’da aramamalısınız, çünkü onun yazarın bir süre yaşadığı York’a doğru Croft on Tees Köyü’nde olduğu düşünülüyor. Bir de eserin orijinali yazarın el yazısı ve çizimleriyle beraber Christ Church Okulu Kütüphanesi’ndedirler. Burası halka açık değildir ancak tüm çizimleri ve el yazılarına dijital ortamda ulaşılabilir.

Yoruldunuz mu?
‘Cafe Loco' o zaman demek isterdim…biraz dinlenmek, bir şeyler içmek ve maceraların çoğunun cereyan ettiği Christ Church’e doğru bakıp zamanda yolculuk için ideal bir kafe olabilirdi ama salgın ile kapısına kilit vurdu, kısa zamanda, yeniden açılması dileğiyle…

O zaman…bir şekerci dükkanına gidelim…Ta Victoria Çağı’ndan beri. Çocuğunuzu sevindirebilirsiniz. Kendinize de bir şeyler alabilirsiniz. Alice de buradan şeker alıyordu ya…’Aynanın İçinden’ kitabında Alice bu dükkan için ‘Gördüğüm en tuhaf dükkan buradır’ der.

Peki ya Dodo?
İnanın yazarı kadar ilginç! Yok, yazarın ta kendisi.

Çok hoşunuza gidecek bir hikayesi var ve bilimsel çalışmalarla da yakından alakalı…Soyu tükenmiş bir kuş nasıl da ölümsüzleşmiş…Mutlaka görmeli ve camın arkasından okşamalısınız o muhteşem gagayı. Bilim adamlarının en değerli kalıntısıdır. Oxford Doğa Tarihi Müzesi’nde.

Üstelik…Bay Dodgson dedim ya…Kendisi kekemedir ve hatta hikayedeki Dodo isimli kuştur. Nasıl mı? Kendisini tanıtırken kekeme olduğu için soyadının ilk hecesini, ‘Do’yu ‘Ben Do..do..Dodgson’ olarak tanıtır. Dodo’nun adı da buradan doğar.

Size şuracıkta İngilizce öğretecek değilim ama değinmeden geçilmez bir ilginçliktedir. Nesli tükenmiş, tarihe karışmış, miadını doldurmuş anlamına gelen ‘as dead as a dodo’ deyimi de burdan gelir, mübarek kuş Dodo’dan. Çünkü nesli tükenen canlıların sembolüdür.

Ne ilginç değil mi Alice bir tavşan deliğinden girince taaa Hint Okyanusu’na Mauritius Adası’na kadar gidebilmiştir.

O halde Oxford şehrinin kıymetli okulları, pantolon modeli, ayakkabıları, marmeladı, kurabiyesi, virgülü ve aksanı yanında bir de kuşu vardır…Dodo’su…

Tabi denilecek çok şey var ama ben iki şey diyerek bitireyim; biri Alice Sendromu’dur. Objeleri gerçek büyüklükleriyle idrak etme güçlüğüdür ki bazen çok büyük bazen de çok küçüktürler. Migren ağrıları bu hastalığı tetikler ki Dodgson da migren ve epilepsi nöbetlerinden muzdarip idi.

Diğer şey ise bir gün Cheshire’a Daresbury Köyü’ne gidip kiliseciğindeki vitraylarda bulursunuz bazı ülkelerde ‘insanlar ile hayvanlar eşit olamaz’ düşüncesiyle yasaklanan Alice’in maceralarındaki hayvanatları….Amerika’dan Çin’e…dünyanın en çok yasaklanan 7 kitabından biri.

Ama yine de dünyada hiçbir kitap Alice Harikalar Diyarında’ki kadar uyarlanmadı. Farklı dillere çevrildi, tabi filmi çekildi, müzikallere konu oldu. Güzel Türkçemize de İş Bankası Yayınları tarafından kazandırıldı…biz Türkçe olanını okuyalım.

Ama en iyi olan şey; çocuklara katı ilkeler aşılayıp zorba eğitmenler olunmamasını, yerine onları birey kabul edip öyle konuşulması gerektiğini….

Bugün de festival size…
Festivalde herkes tavşan olur, neredeyse herkes. Ne de olsa Alice’in macerası bir tavşan deliğine girmesiyle başlar…Zaten İngilizler hayvan kılığına girmekte bir sorun görmezler, itibarları kaybolmuş hissetmezler. Farklı mesleklerden emekli beyler ve hanımlar hayvan kılığına girip hikayeler anlatmak ve o hayvanın sesini taklit etmekten çekinmezler, utanmazlar, ayıp bulmazlar. Amaç sıkılmadan…eğlenceyle…çocuklarla…