AKP’ye gelecek kişi Tayyip Erdoğan’ın siyasi gölgesinde ezilecek...
Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla Çankaya’ya çıkacak...
Yerel seçimlerle genel seçimler birleştirilerek, Tayyip Erdoğan’ın liderlik popülaritesi “milletvekili olmadan AKP’yi bir seçim daha taşıyacak...”
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra kurduğu ve üç dönem iktidara taşıdığı partisi ne olacak peki?..
AKP’yi Tayyip Erdoğan olmadan nasıl bir gelecek bekliyor; öyle değil mi?.
Bu sorunun yanıtının kodları AKP öncesi ANAP’ın ve DYP’nin kodlarında gizli...
***
AKP Tayyip Erdoğan’ın kişisel popülaritesiyle arka arkaya iktidar oldu...
Partinin kurucu başkanı, genel başkanı, doğal başkanı, iktidara taşıyıcısı, iktidarda tutucusu Tayyip Erdoğan...
Tayyip Erdoğan’ın AKP’si, Türk siyasi hayatında lider-parti ilişkisi bağlamında Turgut Özal’ın ANAP’ına benzer...
Özal ANAP’la iki dönem Başbakanlık yaptıktan sonra Cumhurbaşkanlığı’na çıktığında, arkasında bir emanetçi bırakmak istedi...
Yıldırım Akbulut seçilen emanetçiydi...
Bir süre sonra Akbulut’un popülaritesi ANAP’ı taşımaya yetmedi...
Fıkralara konu olan Akbulut gitti, medyanın, iş dünyasının ve Beyaz Türkler’in arka çıktığı Mesut Yılmaz ANAP’ın başına geldi...
***
Onca gazetenin, televizyonun, hatta ilk başlarda Semra Özal’ın desteğine rağmen, Mesut Yılmaz zamanında ANAP gün geçtikçe parçalandı, küçüldü ve eriyip gitti...
Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut, Erkan Mumcu, ANAP’ı yok olmaktan kurtaramadılar...
Bu önemli bir siyasi gerçek...
***
İkincisi şudur;
Adalet Partisi üzerine Doğru Yol Partisi de tıpkı AKP gibi Süleyman Demirel’in doğal liderliğinde onun yol arkadaşları tarafından kuruldu...
Parti esasen önce Süleyman Demirel demekti...
Tıpkı ANAP Turgut Özal demek olduğu gibi...
Tıpkı AKP’nin Tayyip Erdoğan demek olduğu gibi...
Süleyman Demirel’den sonra emanetçi İsmet Sezgin formülü denenmek istendi olmadı...
Taze kan olarak kadınların, Beyaz Türkler’in, çağdaş Türkiye’nin, iş dünyasının ve burjuvazinin temsilcisi Tansu Çiller “Beyaz bir sayfa açmak için” geldi...
O da olmadı ve Çiller de Doğru Yol Partisi’nin erimesinin önüne geçemedi...
Çiller gibi etkin bir figürle ayakta kalamayan Doğru Yol, Mehmet Ağar gibi bir isme yöneldi...
Ağar da Doğru Yol Partisi’ni kaldıramadı ve DYP yok oldu gitti...
***
Liderle özdeşleşmiş, liderin kuruculuğunda iktidara gelmiş üç siyasi partidir Doğru Yol, ANAP ve AKP...
Her üçünün lideri de, siyasi kaderlerinin çizgisini Çankaya’ya taşımak istediler, istiyorlar...
Turgut Özal’ın Çankaya’ya çıkması, ANAP’ın bitişinin başlangıcıdır...
Siyasi bilimciler, Özal’ın ANAP’ın başında girdiği son yerel seçimlerde yüzde 21 alarak bitişe geçtiğini söyleseler de, gerçek; Özal’lı ANAP’ın Türk siyasi hayatında bitmeyeceğini gösterir...
Özal’sız ANAP yürüyemezdi ve yürümedi...
***
Süleyman Demirel’in yerine 13 Haziran 1993’te Tansu Çiller DYP Genel Başkanlığı’na seçildiği gün Nokta dergisinde yazıyordum...
Doğrusu Çiller gibi etkin ve güzel bir kadın figürün, Süleyman Demirel’den boşalacak DYP liderliğini dolduracağını ve yeni rüzgarlar estireceğini düşünüyordum...
Bütün Türkiye öyle düşünüyordu...
Ne ki hayat öyle sunmadı...
Çiller Başbakan olmasına rağmen, Doğru Yol’u Demirel’den yukarıya taşıyamadı...
Doğru Yol düşüşe geçti, zaman içinde eridi ve gitti...
***
AKP’nin de başında böyle bir tehlike var Tayyip Erdoğan sonrası...
Erdoğan’dan sonra, hiç kimse AKP’yi daha güçlü bir parti haline getirip, ivme kazandıramaz...
Hangi lider gelirse gelsin...
Bu mesele bir lider değil, bir karizma, bir doğal önderlik, partiye bir doğal liderlik meselesi...
Gelen her kimse Tayyip Erdoğan’ın siyasi gölgesi altında ezilecektir...
Ezilmeyecek gibi görünecek tek kişi Abdullah Gül’dür...
Onunla da AKP’nin daha fazla oy alması ihtimali çok düşüktür...
***
Gelelim Cumhurbaşkanlığı’na çıkan liderlerin ne olduğuna?..
Özal ve Demirel Cumhurbaşkanlığı’na çıktıktan sonra, siyasi hayatları da inişli çıkışlı daha doğrusu esas olarak inişli bir çizgi çizdi...
Özal bir süre “Çankaya’nın şişmanı” tanımlamasıyla muhalefetin tanımadığı bir Cumhurbaşkanı olarak kaldı, Süleyman Demirel ise ikinci dönem istemesine rağmen Cumhurbaşkanlığı’na seçilmedi...
Karizmatik ve doğal lider Demirel ikinci dönem Cumhurbaşkanı olamadan siyasi hayatının sonuna geldi...
Özal ise fiziksel hayatının sonuna...
Tayyip Erdoğan bu gerçekleri biliyor...
Peki 2024’ü Cumhurbaşkanı olarak karşılamaya hazırlanan Tayyip Erdoğan ne yapacak?..
Sorunun cevabı bu anlattıklarımın içinde saklı...
Tayyip Erdoğan yarı başkanlık sistemiyle, AKP’yi iktidara taşıyarak iki dönemin ikisinde de Cumhurbaşkanı seçilmeyi hedefliyor...
Arkasında, ikinci adamını partinin başkanı olarak seçtirerek...
Yeni liderin misyonu Tayyip Erdoğan’ın Başkan adı altındaki liderliğinde ikinci adam olarak AKP’yi iktidarda tutmak...
Misyonun yeni kodları, görevin yeni sahibinin kim olacağının ipuçlarını da veriyor sanki...
*****
HASTALIKLARIN ANLAMI...
Esin Maraşlıoğlu’nu o gece, Bebek’te bir kafede gördüğümde, kafası allak bullaktı...
“Bütün bir gün süren zihinsel ve ruhsal bir çalışmadan yeni çıktım” dedi, “Ruhumun derinliklerinde yolculuk yapmış gibiyim... Lütfen sen de git ve bana bu deneyimde ne hissetiğini söyle... Yaşadıklarımın sağlamasını yapmak istiyorum... Senin deneyimin ve düşüncen önemli...”
Adresi verdi, önce kendi telefonla konuştu, sonra telefonla beni aramalarını sağladı ve buluşmak için bir randevu ayarladık...
Dört yıl önce bugünkü gibi bir kış günüydü Büyükdere’ye gittiğimde...
Quantumcu R. Şanal’ı orada tanıdım...
Henüz televizyonlarda sürekli programlar yapmıyordu...
Butik bir çevreyle çalışıyordu...
***
Sabah 9’dan akşam 16.30’a kadar orada kaldım...
İlginç, değişik ve derin bir çalışmaydı...
İsmini vermeden kaleme aldım...
Sonra Şanal işleri büyüttü genişletti, daha geniş kitlelere Quantum teknikleri ve düşünce sistematiğini öğretmeye girişti...
Arada bir karşılaşıyorduk...
Buluşmak için sözleşiyor, fakat bir türlü biraraya gelemiyorduk...
Dün sabah Habertürk Pazar’ı elime aldığımda, İzzet’in (Çapa) R. Şanal’la yaptığı usta işi röportajını okudum...
Şanal hastalıkların Quantum açısından ne anlama geldiklerini bir bir sıralıyordu...
Quantum’da “hastalık” kişisel hayatımızdaki eksik olan, içimizde bloke olan enerjileri gösteren bir durumdur...
“Hastalıklar insanın tekamülünde bulunduğu noktayı, nerede ve neden aksadığını gösteren işaretlerdir” diyor dünkü röportajında Şanal...
Bazı hastalıklar ve içimizdeki anlamlarıyla ilgili de şu bilgileri veriyor...
***
Reflü:
Gerçek duygularını ifade edememek... Büyümek ve olgunlaşmaktan korkmak...
Rahimde minyon:
Dişiliğin reddi ve cinselliğe karşı direnç...
Boyun fıtığı:
İddiacılık, esneklikten yoksunluk, her zaman güçlü görünme isteği...
Kabızlık:
Hayatın akışına güvenmemek, kontrol etmek, bırakırsan sorun çıkar düşüncesi...
Yüksek tansiyon:
Yaşamın neşeli yanını inkar, içe atılmış derin öfke ve kızgınlık, görevi fazla abartmak...
Panik-atak:
Ebeveynin koruyucu gücünden yoksun ve kendini yalnız hissetmek...
Gastrit-ülser:
Hayatı tehlikeli bulmak, kaygı ve kendini ifade edememek...
Sivilceler:
Yakınlarına karşı duyulan kızgınlık ve bunun içe atılması... Kendini ifade etmek konusunda engelle karşılaşma...
Alkol bağımlılığı:
Güvensizlik, kendini ifade edememek, yanlış anlaşılmaktan korkmak...
***
Bütün bu duyguların ve korkuların temelinde çocukluğumuz ve yetiştirildiğimiz ortam var...
Şanal “devletlerin insanları, ailelerin de çocukları korkutarak ve korkuyu kullanarak yönettiklerini” söylüyor...
NLP çalışmaları yaptığım dostum Metin Çınaroğlu dün bana, ebeveynlere NLP yöntemleriyle, “nasıl daha iyi çocuk yetiştirebilirsiniz” konulu, uluslararası bir çalışmayı DVD’lerle sunmaya hazırlandıklarını söyledi... Bunları size yazıyorum, çünkü artık hayatta hiçbir şey eskisi gibi, saklı gizli kalmayacak...
Yalan yanlış, korkulara dayalı bir bilinç oluşmayacak...
2012 dünyanın ve insanlığın bütünüyle sarsılacağı bir yıl...
Bilinçaltımız temizlenmeye başlıyor...
Yeni yıla kendinizi hazırlamakta yarar var...