Ahval
Gündemi herkes gibi takip ediyoruz. Türkiye ve Ortadoğu üzerinden oynanan oyunların sonuçları ve nedenleri üzerine fikir yürütüyoruz. Birileri iki çift laf etmedi diye sitemler edip dostlukları bitiriyoruz. Kahramanız biz, ona buna esip gürlüyoruz. Sonra eğer ki kendimizden yana haklı bir şeyler söyleyip kahramanlığımızı laflarımızla ortaya atıyorsak bir güzel de rahatlıyoruz.
Biz bunları yaparken, Türkiye, Irak, Suriye, Mısır gibi ülkelerde ölen çocukları ve insanları ne kadar görüyoruz o da meçhul. Ne kadar duyuyoruz seslerini… En fazla kaç dakika üzülebiliyoruz… Hayır, bazıları için sevinebiliyoruz da. Onlar bizden değiller çünkü. Masum olmaları hiç önemli değil. Hatta bunun için tartışmalara bile giriyoruz.
Biz, savaşta esir düşen düşmanla bile ekmeğini paylaşan bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Ne oldu da masum insanlara uygulanan vahşetlere rıza gösterir bir tavra büründük? Neden haklı ve haksız ayrımı yapmadan taraf oluverdik?..
Türkiye’de ve diğer ülkelerde birileri siyaset yapıp ortalığı karıştırıyor, biz oyunlara gelip birbirimize kin güdüyoruz. Arka planda başka dolaplar dönüyor. Asker sınırdan çekiliyor. Herkes kafasına göre at koşturuyor. Yıllardır kendilerini gündemde tutmayı bir türlü beceremeyen birileri, fırsattan istifade öne çıkarak rant peşinde son sürat taraftar topluyor. TV kanallarını işgal ediyor. Bu devirde meşhur olmak o kadar kolay ki. İki çift okkalı laf etmek yeter…
Konuşan kaç kişi gerçek bir hamle yaptı şu ana kadar? Kaç kişi feda etti kendisini? Kaç kişi yürekten hissetti, kendi görüşünden olmayan bir ‘mazlum’un acısını? Kaç kişi duydu feryadını, kendi ırkından ya da görüşünden olmayan birisinin? Gezi parkı olaylarını destekleyenler Mısır’daki ölen çocukları ve masumları duymazdan geliyorlar. Mısır’daki katliama karşı olanlar da Taksim'de ölen insanları.
Taraf olmak dedikleri bu olsa gerek.
Olan oldu, Ölen öldü.
Kalan sağlar bizimdir.