LONDRA (AA) - Uluslararası Af Örgütü, Avrupa ülkelerinde protesto hakkının kullanılmasının kısıtlandığını, protestocuların aşırıcı, terörist ya da ajan olarak yaftalandığını ifade etti.
Af Örgütünün hazırladığı "Az korunan ve aşırı kısıtlanan: 21 ülkede protesto hakkının durumu" başlıklı rapor, Avrupa'da toplanma ve barışçıl protesto hakkının saldırı altında olduğunu ve kısıtlamalara tabi tutulduğunu ortaya koydu.
Raporda, Avrupa'da gereksiz ve orantısız güç kullanımına, gözaltılara, adli kovuşturmalara, kısıtlamalara sebep olan yasa ve uygulamaların, sistematik olarak protesto hakkını kullanılamayacak hale getirdiği belirtildi.
Polisin Fransa, Almanya, Yunanistan, İspanya ve İtalya'da kullandığı bazı ölümcül olmayan silahların kalıcı yaralanmalara sebep olduğu vurgulanan raporda, örnek olarak Fransa'da elini kaybeden bir kişi gösterildi.
Belçika, Fransa, Finlandiya, Almanya, İtalya, Polonya, Sırbistan, Slovenya ve İsviçre'de polisin çocuklara karşı da orantısız güç kullandığı bilgisi raporda yer aldı.
Polislerin yasal süreçlerde korunduğu da kaydedilen raporda, devletlerin protestoculara karşı gelişmiş gözetim teknolojileri kullandığı, bunların da kişileri takip eden, elde ettiği verileri saklayan ve analiz eden teknolojiler olduğu ifade edildi.
Raporda, bazı ülkelerin bu durumu yasayla genişlettiği ancak verilerin kötü amaçla kullanılmasını engellemek için gerekli önlemleri almadığına da dikkati çekildi.
- "Eylemciler yaftalanıyor"
Af Örgütünün yasaklanmasını talep ettiği yüz tanıma sistemlerinin artışına işaret edilen raporda, bu yolla kitlesel gözetim yapıldığı belirtildi.
Raporda, eylemcilerin suçlu, terörist, aşırıcı ya da ajan olarak gösterilmesinin de protesto hakkını canavarlaştıran bir yaklaşım olduğu vurgulandı.
"Barışçıl sivil itaatsizlik ise artan biçimde ulusal güvenliği tehdit eden olaylar olarak yaftalanıyor." ifadelerinin yer aldığı raporda, eski İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman'ın Filistin'e destek eylemlerini "Nefret yürüyüşü" olarak nitelendirmesi örnek gösterildi.
Filistin eylemlerine bazı ülkelerde izin verilmediği, bazı slogan ve sembollerin ise polis zoruyla engellendiği hatırlatılan raporda, bazı Avrupa ülkelerinde protesto öncesi kolluk kuvvetlerinden izin alma zorunluluğu bulunduğu kaydedildi.
Raporda, iklim eylemcilerinin "ekolojik terörist" olarak anılmasının da bu kapsamda değerlendirileceğine, protestolara karşı geliştirilen yasa ve uygulamaların uluslararası hukukla çeliştiğine vurgu yapılırken, bunlar arasında eylem yapılacak yerlerin ve saatlerin kısıtlanması gösterildi.
- "Irkçı gruplar kısıtlamaları haklı çıkarmaya çalışıyor"
Raporda bazı Avrupa ülkelerinde polisin eylemcilere kimliklerine göre ayrımcılık yaptığına dikkati çekildi.
Irkçılığa ve dışlanmaya tabi tutulmuş grupların yaşadığı adaletsizlik ve eşitsizliğin eylemler konusunda da devam ettiği ifade edilen raporda, ırkçı grupların bazı gruplara uygulanan kısıtlamaları haklı çıkarmaya çalıştığı vurgulandı.
Raporda, Almanya'da 2022 ve 2023'te yapılması planlanan Filistin yürüyüşlerinin "şiddet eğilimli olabileceği" iddiasıyla yasaklandığı da bu kapsamda hatırlatıldı.
Raporda değerlendirmelerine yer verilen Genel Sekreter Agnes Callamard, "Avrupa'da yetkililer, barışçıl protestocuları aşağılıyor, engelliyor, vazgeçirmeye çalışıyor ya da hukuka aykırı biçimde cezalandırıyor." ifadelerini kullandı.
Callamard, birçok hak ve özgürlüğün elde edilmesinde protestoların etkisine dikkati çekerek, "Ancak Avrupa'da baskıcı yasalar, haklı görülemeyecek uygulamalar ve istismar edilmeye açık gözetim teknolojileri, barışçıl protestocu ve protestoları tehdit eden zehirli bir ortam oluşturuyor." ifadelerine yer verdi.
Af Örgütü Avrupa Bölge Ofisinden Catrinel Motoc ise protesto hakkının Avrupa'da can çekiştiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Sokaklara çıkan insanlar artan sayıda kısıtlama, adli kovuşturma, şiddet, ayrımcılık, her tarafa sızmış gözetim uygulamalarından bir çığın altında kalma riski taşıyor."