Adenauer de kendisinin tek oyuyla şansölye olmuştu

Değerli okurlarım, ilk önce hepimizin, tüm İslam Aleminin mübarek Kurban Bayramını kutlar, bayramın hepinize sağlık ve mutluluk getirmesini dilerim. Ama asıl ihtiyacımız olanın tüm dünya insanları için adalet, barış ve huzur olduğunun bilincindeyim. Ne yazıkki sadece dilemek yetmiyor!

KKTC'de ise dilerim bayram özellikle UBP Kurultayı sonrası araları açılanların barışmasına vesile olur.

UBP Kurultayı'nı yaptı. Sonuç açıklandı. Tüzük "farklı, farklı" yorumlanmakta. Bu konuda konuşmak artık bize düşmez.

Ahmet Kaşif mahkemeye başvurdu ise buna saygımız olmalı.

Aynı şekilde Adalete olan saygı da artık sonucu beklemeyi gerektirir. Adaletin kararını da uygulamak elbette UBP için kaçınılmaz olacaktır.

Hakimler seçimin yenilenmesini isterse parti yönetiminin buna uyacağından ve de hakimler divan kararının doğruluğunu tasdiklerse Ahmet Kaşif ve arkadaşlarının bu karara saygı göstereceğinden en ufak bir kuşkum yok.

UBP'de olduğu gibi bir partinin başkanını seçerken iki aday arasında farkın çok az olması ilk defa KKTC'de oluyormuş gibi davranmaya da gerek yok.

Geçmişte karşı adayın olmadığı ortamlarda seçim sonuçlarının daha açık farklı olmasına alışmış olanlar yadırgasa da AB ülkelerinde bu durum çok olağan bir olaydır. Kıbrıslı Türkler bir yandan "AB üyesi olacağız" derken diğer yandan "AB ülkeleri demokrasilerinde parti başkanları seçiminde çok doğal olan bir durum karşısında" bu derece şaşırınca ben de buna şaşırdım.

Almanya'nın İkinci Cihan Harbi sonrası Şansölyesi Konrad Adenauer bu konuda çok ünlüdür. Çünkü kendisi bizzat kendi oyu ile tek farkla Şansölye seçilmiştir. AB ülkelerinin bir çoğunda örneğin sosyaldemokrat ya da yeşil partilerde iki aday söz konusu olduğunda seçimler hep kıran kırana geçer.

KKTC'de normalleşiyor. Buna alışmak fena olmaz. Sovyet Komünist Partisi tarzı seçim sonuçları alınan zamanlar geride kaldı.

UBP Kurultayı iki aday arasında bir tercih yaptı. 14 oy kimilerine göre tüzük nedeniyle yeterli görülmediğinden mahkemeye başvurma haklarını kullandıysalar bu durumda mahkeme kararına göre sonuç belirlenecek demektir.

Ancak asıl önemlisi UBP Kurultayı'nı istismar etmeye kalkan "Türkiye düşmanı çevrelerin heveslerinin kursaklarında kalmasını sağlamak" olmalıdır.

İrsen Küçük ve Ahmet Kaşif, her ikisi de Türkiye konusunda ne derece hassas olduklarını yeterince kanıtladılar.

Şimdi geçenlerde "Egemen Bağış Alman Pasaportu ile FB maçına gidecek" diye yazacak kadar her önüne atılan palavrayı "Türkiye karşıtı olsun da nasıl olursa olsun" diye kapan Türkiye düşmanı gazeteci grubu UBP Kurultayı sonucunu "Türkiye'ye karşı bir zafer ve Ahmet Kaşif'i de Türkiye'ye haddini bildiren kahraman" olarak kutlamaya çalışmaktalar.

Egemen Bağış Alman pasaportu ile maça gidecek" yazacak kadar "Avarell Dalton" olanlar şimdi de "Merkez Bankamızı da çeker alırız Türkiye'nin elinden; polisi sivile bağlarız; adaya gelen TC'li sermaye sahiplerine bugüne kadar tanıdığımız tüm ayrıcalıkları kaldırırı; kimlikle adaya girişleri yasaklarız" şeklinde planlarını açıklamaktalar.

Bunların palavralarını ciddiye alacak olursak "Egemen Bağış olmayan Alman pasaportu ile FB maçında Güneyde bayrak sallıyor!" Diğer yazdıklarına da aynı ciddiyetle yaklaşabiliriz.

Ancak Ahmet Kaşif benim çok saydığım, sevdiğim yurtsever bir Türk olarak sanırım bu gibilerinin sevincini kursaklarında bırakacaktır.

Onu seçen 689 delege de aynı onu seçmeyen 704 delege de "Türkiye Düşmanları" söz konusu olduğunda tavırları açık ve nettir. Geçersiz oy kullanan 8 ve oy kullanmayan 25 delegenin de bu konuda farklı olmadığından eminim.

Türkiye'de Ergenekon söz konusu olduğundan oluşturulan "Kızıl Elma'nın" KKTC'de şansı olmadığını aslında "acaba" umuduyla denemeye kalkanlar da çok iyi bilmekteler. Bu iş öyle "toplum mühendisleri", "teknik ressamlar" ya da "yanlış TC yöneticileri" edebiyatıyla da olmaz. Bazıları Türkiye'nin büyük bir değişime uğramış olmasına alışamamış olduğundan olsa gerek "geçmişten 28 Şubat tankları getirme amacıyla ruh çağırma seanslarını" boşuna yapmaktalar.

Ancak benim daha fazla yazmama gerek yok.

"Türkiye Düşmanı çevrelere" ve "ah nerede o anti-demokratik Türkiye, Ergenekonlu günler ne güzeldi" diye ağıt yakanlara gereken cevabı Ahmet Kaşif'in vereceğinden eminim!