Acırken, acınacak hale gelmeyelim!...

İktidarın seçim başarısından “Ülkede her şey yolunda” mesajı çıkmaz…

Bu gerçekten hareketle, sorumluluk sahiplerinin zafer sarhoşluğundan bir an önce kurtulup; memleketin kangren halini almış ekonomik meselelerine çözüm bulmaları gerekiyor…

Göçmen sayısı ülke nüfusunun yüzde 10’unu geçmek üzere…

Bu rakam, ürkütücü bir rakamdır!...

Evinize kabul edebileceğiniz misafir sayısı, ancak  imkanlarınız ölçüsünde olabilir…

Kendinizi ayazda bırakacak şekilde konukseverlik yapamazsınız…

Başta konut fiyatları ve kiralar olmak üzere tüm ekonomik dengemiz bu yüzden alt üst oldu…

Memurlar ve ücretliler için büyükşehirde yaşamak kabusa dönüşüyor…

İhracat rakamlarındaki olağanüstü artış kağıt üzerinde büyüme gibi görünebilir ama; madalyonun arka yüzüne de bir bakmak lazım…

İhracatı bu kadar artıran durum nedir?

Bırakın doları, avroyu…

Gürcistan, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan vs. gibi ülkelerin parası bile bizim paramızdan çok daha değerli hale geldi!...

Adamlar daha önceden tekerlek aldıkları parayla, şimdi Türkiye’de araba alıyorlar!...

Ülkemiz yabancılara göre “ucuzluk” cenneti!...

TL karşısında tüm paralar en az 20 kat değer kazandı…

Marketlerdeki fiyatların bir türlü aşağı çekilememesinin nedeni de bu…

Ürünlerin çoğu ihracata ayrılınca, iç piyasada fiyatlar arz-talep dengesi doğrultusunda sürekli  yukarı tırmanıyor!...

Seçimde vatandaşımız siyasi partileri bir “güven terazisine” koydu…

Çözüm için en çok güvendiğine de yetkiyi verdi…

Şimdi çalışma zamanıdır…

Fakat, sorunların gerçek kaynağını bularak mücadele etmek lazım…

Palyatif tedbirlerle bir yere varamayız…

Ne kadar ücret artışı yaparsanız yapın, bu yol kalıcı çözüm getirmez… Tam tersine, enflasyonu daha da tetikler!...

Yıllarca tecrübe etmedik mi?

İlk defa mı yaşıyoruz bu krizi?

Faizse faiz, dövizse döviz tüm finansal araçlar devreye sokularak, gelir adaletsizliği bir an önce giderilmelidir!...

Ümit verici durum şudur:

Türkiye bir bütün olarak fakirleşmiyor… Şu durumda bile hızla gelişiyor…

Gelişmiş ülkeler eksi büyüme hızıyla ilerlerken; biz makro ekonomimizi yüzde 4 büyütmüşüz!...

Peki sorun nerede o zaman?

Sorun, kazanılan paranın hakça ve adilce milletin evlatlarına paylaştırılamamasında!...

Büyüyen hep aynı kişiler…

Zenginleşen hep aynı adamlar…

Ve masanın başından bir türlü kalkmıyorlar!...

Ülkenin yüzde 25’ine tekabül eden bir kesim sürekli keyiften kaval çalıyor!...

Ama başka bir yüzde 25’lik kesim de tabiri caizse açlıkla ve fakirlikle boğuşuyor…

Mevlana’nın dediği gibi; gök ağlamadıkça yer gülmez!...

Kazanılan parada ağlayanların hakkı yok mu?…

Ağlayanları görmezden gelerek yola devam edemezsiniz…

Bu adalet değil!...

Varlığına varlık katanlardan derhal “servet vergisi” alınıp, sosyal destek programlarına aktarılmalı…

Sermaye tabana yayılmalı ve  üretim her kademede desteklenmeli…

Paramız belli kişilerin elinde yığılmamalı!...

Küçük çiftçiler, küçük esnaflar yaşatılmalı!...

Kobi” denilen işletmelerin sayısı her yerde artırılmalı…

Üreterek kazanan, kazandıkça paylaşan, paylaştıkça refaha kavuşan bir sistemi kurmak zorundayız…

Kısır siyasi çekişmeleri bir kenara bırakalım…

Memleketin geleceğini tehlikeye sokan her ne varsa hep birlikte ortadan kaldıralım…

Kamu kaynaklarını  kendi malımız gibi koruyalım…

Bunları kimseye peşkeş çekmeyelim… Politik çıkar gruplarını oralardan uzaklaştıralım…

Çok enteresan değil mi?

Aslında sorunun ne olduğunu biliyoruz…

Çözüm yolunu da biliyoruz…

Hatta çözüm için gerekli tüm araçlar da önümüzde…

Ancak, ne hikmetse bir türlü sonuca gidemiyoruz…

Bizi kilitleyenlere artık müsaade etmeyelim…

Bizi düşünmekten, çalışmaktan, üretmekten alıkoyanlara yüz vermeyelim…

Başkasına acırken, kendimiz acınacak hale gelmeyelim…

Aksi takdirde; Üstad Necip Fazıl’ın, “öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” diye haykırdığı noktaya tekrar sürükleneceğiz!...