Bu uygulamalar konusunda müşahhas misâller gösterebilirim.
1. Yargı reformu paketlerindeki olumlu değişikliklerin yanında, ne yazık ki bazı hükümler aceleye getirilmiştir. Yeni Ceza Kanunu ve Ceza Usûl Kanunu bunun tipik örnekleridir. Nitekim, CMK'daki 250., 251. ve 252. madde hükümleri, aradan henüz birkaç sene geçmesine rağmen, gereği gibi incelenip tartışılmadan değiştirilmiştir.
2. İdarî reform çalışmaları da böyledir. Son çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile gerçekleştirilen değişiklikler de aceleye getirilmiş ve birçok sorunlara sebebiyet vermiştir.
3. Özellikle Büyükşehir belediyelerinin il sınırına genişletilmesi ve köylerin kaldırılması konusunda hâlen hazırlanmakta olan kanun taslağının çok mahzurlu olacağını birkaç defa yazmıştım.
4. Güvenlik Müsteşarlığı'nın kurulmasının yanlış ve gereksiz olduğunu yazmama ve ilgililere anlatmama rağmen bir takım akıldâneler yüzünden ilgililer yanıltılmıştır.
***
Son olarak, Özel Yetkili Mahkemeler'in de aceleye getirilerek kaldırılması doğru olmamıştır. Temenni etmem ama yakın bir gelecekte bu konuda tekrar değişiklik yapılması kaçınılmaz olacaktır.
Özel Yetkili Mahkemeler, bütün demokratik hukuk devletlerinde 'İhtisas Mahkemeleri' olarak mevcuttur. Bizdeki uygulamada, iddianamelerin uzun yazılması, fazla sayıda gereksiz gözaltı ve tutuklamaların yapılması, dâvâların yıllarca devam etmesi gibi hatâlar yapılmıştır. Özel yetkili savcı ve hâkimlerin görev alanını genişlettikleri ve zaman zaman yetkilerini aştıkları da söylenebilir. Hele MİT hakkındaki soruşturma konusu, açıkça kanuna aykırıdır ve terörle mücadelede Türkiye'ye zarar vermiştir. Lâkin, hatâ yapanlar cezalandırılır; çıban çıktı diye parmağınızı kesmezsiniz.
Bu konuda yapılması gereken, CMK'nın ÖYM'ler ile ilgili maddelerinde, yanlışları ortadan kaldıracak düzenlemelerle yetinilmesiydi. Nitekim, kanunlaşan yeni hükümlerin haklı ve faydalı tarafları da vardır. Ancak, özellikle 'izin' sisteminin genişletilmesi fevkalâde mahzurlu olmuştur.
***
Dostlar kusura bakmasınlar ama bu son icraat bir geriye gidiş mahiyetindedir. Yarım asırdır üzerine gidilmeyen/gidilemeyen suçlar ÖYM'ler olmasa hiç yargılanabilir miydi? Bu ülkede tam 47 yıl (2007'ye kadar) darbeler yapılmış, muhtıralar verilmiş ve darbe teşebbüslerinde bulunulmuştur. Bunlar kanunlarda açıkça suç olarak gösterilmesine rağmen, ÖYM'lere kadar haklarında yargı işlemi yapılabilmiş midir? Ya 'derin devlet' diye tartışılan Ergenekon ve benzeri çetelere ne demeli? ÖYM'ler olmasa KCK ortaya çıkarılabilir miydi?...
Türkiye'de demokratik dönüşüm gerçekleştiyse, bunda ÖYM'lerin de büyük rolü vardır. Darbe sanıkları, daha şimdiden 'asarız, keseriz' demeye başladılar...
Bu değişikliğin, hiç değilse görülmekte olan dâvâların sonuçlanmasına kadar uygulanmamasını ve ileri demokrasi uygulamasında bir geriye dönüşe yol açmamasını diliyorum.
(Sabah gazetesinden alınmıştır)