Avrupa Birliği’nin ne kadar tarafsız olduğunu veya da bir başka tanımlamayla tarafsız olabilmeye ne kadar yaklaşabildiğini son yayınlanan Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raporunda açık ve net olarak görmek mümkün.
Avrupa Birliği nerede tarafsızmış, nasıl tarafsızmış, kim demiş, neden söylemiş pek de anlamış da değilim, nerede yazdığını da hiç bulamadım. Zaten Avrupa Birliği’ne inanmamak için onlarca, yüzlerce neden var ortada. Yakın tarihte kim ve hangi tıynette olduklarının tümünü bulmak mümkün.
Avrupa Birliği’nin Kıbrıs konusuna bakışı at gözlüğü ile. Gözleri sadece Rumların istediklerini görüyor ve kulakları da sadece Rumların söylediklerini duyuyor.
Türkiye’den Kıbrıs’tan askerini çekmeye başlamasını ve kapalı bölge Maraş'ı da BM'ye iade etmesi isteniyor Avrupa Parlamentosu’nun bu yüzkarası raporunda. 1974’den öncesinde aklı neredeydi, gözleri neredeydi Avrupa Birliği’nin bizler soykırıma uğrarken. O dönemde ağzını açıp tek kelime söylemeyen AB, şimdi olaylar tersine dönünce Rumları desteklemeye, her ortamda da konuşmaya başladı.
Eğer Avrupa Birliği Kıbrıs konusunda adilane bir çözüm istiyor idiyse, bu raporda Rumlara masaya oturması ve Türkleri ”eşit ortak” olarak kabul ederek müzakerelere başlaması çağrısı yapardı, Maraş’ın iadesini isteyeceğine.
A l tarafsızlık iddialarını çal başına demek gerekiyor aslında Avrupa Birliği’ne. Yüzyıllardır Türklerin, Avrupa Birliğinden yemediği kazık kalmadı. Biz garantörüz diye diye Girit hem elimizden uçtu gitti, hem de Girit’te yaşayan Türk kalmadı. Canlarını kurtarmak için bütün varlıklarını arkalarında bırakarak, halk tabiri ile cascavlak kaçtılar, kaçamayanlar ise katledildiler. Osmanlı devleti Avrupalılara güvenmenin bedelini, Girit adasını kaybetmekle ödedi. Öldürülen kardeşlerimiz, topraklarını ve varlıklarını bırakıp kaçan yurttaşlarımız da hediyesi oldu bu güvenin.
Avrupa Parlamentosu bu son kararı ile Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Müzakerelerinde açık ve net olarak Kıbrıs Rum tarafını desteklediğini ortaya koydu. Tarafsız olmadıkları nedeni ile de müzakerelerde yer almamaları, rol almamaları ve arabuluculuk yapmamaları gerekmektedir eğer kendilerini adil insanlar olarak görüyorlarsa.
Rumların yatıp kalkıp dua ettikleri gibi de Avrupa Birliği’nin, kurulması bazılarının rüyalarını süslediği “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”nin garantörü olması ve Türkiye’nin garantörlüğünün de kaldırılması söz konusu bile değildir.
Başkaları unutmuş olabilir ama Avrupalıların gözlerini kırpmadan gerçekleştirdikleri katliamları ben unutmadım. Fransa’nın II. Dünya savaşını kazanmak için Cezayir halkına bağımsızlık vaat ederek yanlarında savaşmalarını sağladıktan sonra savaş bitince verdikleri sözü tutmalarını isteyen on binlerce Cezayirliyi gözlerini kırpmadan öldürmelerini unutmuş değilim. Belçika’nın, Kongo’da yaptığı katliamı ve Patrice Lumumba’yı ormanda kalleşçe öldürmelerini de unutmadım. Aynılarının gelecekte bizim de başımıza gelmeyeceğini hiç kimse garanti edemez.
Avrupa Birliği’ne ve Avrupalılara güvenmek için Kıbrıs Türkçesi ile “Softoroz” (herşeye inanan aptal) olmak gerekiyor.