Olağanüstü başarılar elde eden sporcular, aslında bu başarılarını kendileri kadar güçlü olan rakiplerine borçludur…
Şampiyonların başarı çizgilerine baktığınızda derecelerini rakiplerinin tayin ettiğini görürsünüz…
Mesela, atletizmden örnek verelim:
Aynı sporcu 400 metrelik mesafeyi bazen 50 saniyede, bazen de 60 saniyede koşarak şampiyon olur… Hatta üçüncü bir şampiyonluğu 70 saniye gibi daha düşük bir dereceyle de elde edebilir…
Birinciyi değiştirmeyen, ama derecesini düşüren faktör rakiplerin zayıflığından başkası değildir…
Ortada, sizi daha iyisini yapmaya zorlayan bir rakibiniz yoksa, kendinizi boş yere yormanın manası var mı?
Dünya rekorlarının, olimpiyatlar gibi çok önemli yarışmalarda kırılmasının sebebi budur…
Çünkü en güçlü sporcuların tamamı o organizasyonlarda buluşur…
Sanırım, konuyu nereye getireceğimi anladınız…
R.Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti 21 yıldır sürekli birinci…
Son seçimde elde ettiği başarıyı sürpriz olarak görenler var…
Aslında durumun sürprizlik bir yanı yok!...
Sayın Erdoğan’ı zorlayacak güçlü bir rakibi karşısına koymadığınız da, durum niye değişsin ki!...
Sürekli aynı şeyleri deneyerek, farklı bir sonucun çıkmasını beklemek aptallık değil midir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son yirmi yıldaki siyasi stratejisi ayrıntılı incelendiğinde; karşısında güçlü rakip görmemek için tüm hamleleri zamanında yaptığı açıkça görülür…
Sözünü ettiğim zaman içinde, Abdüllatif Şener, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Metin Feyzioğlu, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül, Devlet Bahçeli gibi güçlü siyasi profillerin her biriyle farklı bir iletişime geçmiştir.
Bunlardan kimini kendi safına çekerek, kimini de karşı safa iterek siyasi gücünü korumasını bilmiştir…
Şayet, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı devirecek bir potansiyele sahip olmuş olsaydı; Erdoğan bunu mutlaka fark eder ve inanın onun safını da çoktan değiştirirdi…
İşin gerçeği şu:
Sayın Cumhurbaşkanı, iyi günde ve kötü günde Kılıçdaroğlu’nun tam dişine göre bir rakip olduğunu çoktan fark etti… Elinden geldiği kadar pozisyonunu korumasına da bir şekilde yardımcı oldu…
Meydanlarda sürekli “Kemal” ismini vurgulaması, onu adaylığa iştahlandırması, tasarruflarını onun üzerinde yoğunlaştırıp, rakibini adeta bir mıknatıs gibi karşısına çekmesi, kim ne derse desin, müthiş bir siyasi başarı hikayesidir…
Tayyip Erdoğan’ın yirmi yıldır izlediği bu strateji, kendisinin sürekli iktidarda kalmasını sağlamıştır…
Ama diğer taraftan, bu strateji ülkede güçlü bir muhalefetin oluşmasını da maalesef engellemiştir…
Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş gibi liderlerin siyasi yarış stratejileri böyle değildi…
Onlar müsabakaya en güçlü rakiplerle çıkmaktan yanaydı…
O yüzden yedi kere geldiler, yedi kere gittiler…
Rahmetli Özal, bu isimlere siyasi yasaklar koydu…
O da Erdoğan gibi, düşük profilli rakiplerle yarışarak iktidarını korumak istedi…
Ancak o güçlü isimlerin seçim meydanına dönmelerine engel olamadı…
Sporcu örneğine geri dönecek olursak:
Sürekli düşük kalibreli rakiplerle yarışan şampiyonlar, yarışlarda birinci olsalar bile; kendi performanslarının giderek düşmesine engel olamazlar!...
Sanıyorum sayın Cumhurbaşkanının bugünlerde yaşadığı sıkıntıların, çözüm üretme kabiliyetindeki kayıplarının sebebi biraz burada yatıyor!...
Ağacı dik tutan şey, aldığı sert rüzgarlardır…
Rüzgar almayan ağacın fırtına hazırlığı yapmasına gerek var mı?...
Sorunlar karşısında iktidarın sağlıklı çözümler üretememesinin sebebi muhalefetin rüzgar görevi yapmamasıdır!
Halk geliri yükselse de oy veriyor, azalsa da oy veriyor…
Hem şikayet ediyor, hem de “daha iyisi yok” diyerek sahipleniyor!...
İroni olsun diye söylemiyorum:
Açıkladığım hususlar ışığında değerlendirme yapıldığında;
Galiba içine düştüğümüz ekonomik durumun en önemli sebebi Kılıçdaroğlu!...
Çünkü rakibi karşısında hiç şansı olmadığını gördüğü halde; yerine daha güçlü birinin gelmesini bilerek ve isteyerek engelliyor!...
Seçmeni ehveni şer tercihlere yönlendiriyor…
Böylece bir taraftan mevcut iktidarın devamını sağlıyor; başka bir taraftan da, sporcularda olduğu gibi, iktidarın çözüm üretme noktasındaki performansını azaltıp, halkın yaşam standardını gittikçe düşürüyor!...
Anlayacağınız; “zamları Gılıçdaroğlu yaptı…” diyen ablalar, çok da haksız değil yani!...
Gelecek için öngörüm şu:
Ak Parti içine düştüğü bu ataletin sebebini sonunda fark edecektir…
Ülkenin bekası için güçlü bir muhalefet elzemdir…
Eğer CHP’liler Kılıçdaroğlu’nu değiştirmeyi başaramazsa; bu iş Erdoğan’a düşecek; o bir yolunu bulup mutlaka değiştirecektir…
Zira, hiçbir sporcu jübilesini başarısız bir adayla yapmak istemez!