Almanya'da politikada alışık olmadığım her tür "garip tavrı" yaşamaya alıştım artık burada: KKTC'de.
Bazıları var iş konuşmaya geldi mi "kendilerinin ne kadar enternasyonalist olduklarını" öve, öve bitiremezler. Hele onlardan "daha fazla sosyaldemokratı" yoktur. Sosyaldemokrasinin "sınır tanımadığını" ya bilmezler ya da görmezlikten gelirler. Yıllardır gönüllü olarak yaşamımın önemli bir kısmının geçtiği KKTC'de aynı Almanya'da da olduğu gibi en doğal demokratik hakkım olan "görüşümü dile getirme" hakkımı kullandığımda hemen "vay sen Kıbrıslı değilsin nasıl bizim hakkımızda" konuşursun diye kıyameti koparırlar. Kendileri Türkiye ya da başka ülkeler hakkında her türlü "ahkam keserler" ama ben üstelik her türlü yasal zeminde de haklı bir konumda KKTC ile ilgili olarak yazdığım ya da konuştuğum zaman verebilecekleri tek cevap "sen Kıbrıslı değilsin" olur. Benimle kamera karşısına çıkıp konuşacak cesaretleri olmayan ve de hatta kaçan bazıları bu tavırlarıyla gözümde daha da gülünç olmaktalar.
Bir başka kesim var. AB demokrasilerinde hiç alışık olmadığımız şekilde "kraldan çok kralcı". Oturup bir yazı yazar ve "KKTC'de siyasetin gençleşmesinin zamanı" geldi dersiniz. Patronlarına yaranmak için ayaklanırlar ve "sen kim oluyorsun" demeye başlarlar. Oysa "gelin tartışalım" diyecek olursanız ortalıkta yokturlar.
Bu ülkede bir partinin bazı "kraldan çok kralcı" elemanları ise "sosyaldemokrasi de eleştirme ve eleştiriye saygı duyma" temel prensiplerinden habersiz bir şekilde eğer partilerini eleştiriseniz hemen "Biz hata yapmışız. Ona bazı görevler vermiştik. Aramızdan çıkardık." tarzı "bol keseden atarlar". Geçenlerde hiç tanımadığım eski bir bakan ve yine hiç tanımadığım bir parti yöneticisi benzer şeyler söylemişler. İlk önce beliteyim. Ben KKTC'de hiç bir partinin resmen üyesi olmadım. Benim adaya geldiğim dönemlerde tesadüfen tanıştıktan sonra iktidarda olan partinin hükümeti ile KKTC için seve, seve çalıştım. Bir kuruş almadım. O yıllarda başka bir parti iktidarda olsa gene aynı şekilde destek verirdim. Şimdi yaptığım gibi. Şimdi o partinin bir kere bile konuşmuşluğum olmayan bir eski bakanı ya da tanımadığım bir yöneticisi benimle ilgili o yıllara yönelik laf etmeden o dönemde sorumluluk taşıyan arkadaşları ile konuşsalar daha iyi olurdu. AB'de bu işler böyle olur. KKTC'de ise bazıları "kendilerinin köy ya da kasaba seviyelerinde" israr etmekteler. Maalesef!
Hele bir kesim var ki halleri çok komik. Bir yıl kadar önce Cumhurbaşkanı'nın bir resepsiyonunda ikisi birden yanıma gelip bana hiç tanımadığım ve ilgim olmayan "MİT yöneticisini şikayet etmek istiyoruz. Bir gazete ile olan ilişkisi hainlik" diyerek beni bile şaşırtmışlardı. O tarihe kadar hayatımda sözünü ettikleri kurumdan bir kişiyi bile tanımamış olan bana bunları söylemeleri de beni daha da hayretler içinde bırakmıştı. İşte şimdi bu "iki kişi" bu yıl ben "bir resepsiyona davet edilmeyenler" ile ilgili bir yazı yazdım diye hakkımda demediklerini bırakmadılar. Yıllar önce yazılmış palavaları ısıtıp, ısıtıp sunmak dışında da bana atabilecekleri bir çamur da bulamamaktalar.
Bir tanesi de bana "Nazi artığı" diyecek kadar şaşırmış. Almanya'da bu tarz bir suçlama yapana "Hitler Faşizmi'ni masumlaştırmaya teşebbüsten" soruşturma açılır normalde. Bunu hak etseler de bu "Almanya ve Hitler" laflarıyla cahilliklerini açığa vuranlar, onlarla uğraşmaya değmiyor.
KKTC'de demokrasi var. Görüşlerimi beğenmeyenler isterlerse "belden aşağı olmamak" koşuluyla eleştirir ve kendi görüşlerini dile getirirler. İsterlerse teleizyon kamerası karşısına çıkarız. Bu konuda tartışmadan çekineceğim tek bir insan yok KKTC'de. İsteyene "hodri meydan".
"Ama hakkımda yalan dolan anlatarak. Olmadığım mekan ve ortamlarda arkamdan hakaret derek benim görüşlerimle başa çıkamadıklarını sergilemiş oluyorlar" deme hakkım doğuyor bu koşullarda.
Yine TC Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'da "Kıbrıs diye bir ülke yoktur" demesine verilen tepkiler oldu. Bazıları Başbakan Erdoğan'a ders vermeye kalktılar. AB kamuoyuna hitaben söylenmis doğru bir mesaj KKTC'de birilerini nedense tedirgin etti. Oysa söylenen çok açık. Kıbrıs Cumhuriyeti iki toplumlu bir ülke olarak tek taraflı bir şekilde Rumlarca istismar edilmiş durumda. Adada tanınsa da tanınmasa da bir Türk Devleti var.
Bu gerçeğin AB kamuoyuna mümkün olduğunca çok söylenmesinde hiç bir zarar yok. Yararı var.
KKTC'de sırf Türkiye'ye karşı olmak için konuşanlar zaten malum. Ama diğerlerine dostça bir sitemim var: bu gibi durumlarda bırakın da sizden önce Rumlar karşı koysun. Onlarla "Türkiye'ye ilk eleştiriyi ben yapacağım" diye yarışmaya gerek yok!