28 Şubatçılar gözaltına alınırken hissettiklerim

- “BU kadına haddini bildiriniz” sözünü anımsadım ve müthiş bir ferahlama duygusuyla dolup taştım.

-  Parlamentoda “Dışarı! Dışarı! Dışarı” diye tempo tutanları anımsadım ve bir tatlı huzur duydum.
-  Askeri brifingleri çılgınca alkışlayarak izleyenleri anımsadım ve çok mutlu oldum.
-  Sincan’dan geçirilen tankları anımsadım ve muazzam bir keyifle dopdolu oldum.
-  “Demokrasiye balans ayarı yapıyoruz” cümlesini anımsadım ve hiç de buruk olmayan bir şekilde gülümsedim.
-  “Gerekirse silah kullanırız” cümlesini anımsadım ve acayip memnun oldum.
-  Dönemin başbakanına küfür ederek rahatlayan generali anımsadım ve süper rahatladım.
-  “Durumdan vazife çıkarma” tabirini anımsadım ve durumdan neşe çıkardım.
-  “Andıç” vakalarını anımsadım ve ne yalan söyleyeyim bir rövanşizm kapladı her yanımı...
-  Dönemin içişleri bakanına yönelik “o kadını yağlı kazığa oturturuz” tehdidini anımsadım ve hınzırca kahkahalar attım.
-  “28 Şubat bin yıl sürecek” cümlesini anımsadım ve hem alaycı hem de sinsi bir şekilde sırıttım.
-  Gece yarısı Merve Kavakçı’nın evinin basılmasını anımsadım ve “men dakka dukka” dedim.
-  Çevik Bir imzasıyla mahkemelere gönderilen suç duyurularını anımsadım ve “Bu da kapak olsun” dedim.
-  Milli Güvenlik Kurulu’nda dönemin Başbakan’ını terletmekle övünenleri anımsadım ve “Umarım hava ter yapacak kadar sıcak olur” temennisinde bulundum.
-  Parti kapatma iddianamelerinde geçen “habis ur” gibi hakaret sözcüklerini anımsadım ve ben de bir iki hakaret sözcüğü savurdum.
-  Sırtını silahlı güce yaslayarak küstahlaştıkça küstahlaşanları anımsadım ve “süt dökmüş kedi” tanımını aklıma getirdim.

MODA: Sezai Karakoç...
DEMODE: İsmet Özel...

MODA: Sır küpüm...
DEMODE: Canım ciğerim...

MODA: Hayyam rubaisi...
DEMODE: Neyzen dörtlüğü...

MODA: Osmanlı rüzgârları...
DEMODE: Anadolu uygarlıkları...

MODA: Zeki Demirkubuz...
DEMODE: Nuri Bilge Ceylan...

MODA: Osmanlıca kursuna yazılmak...
DEMODE: İtalyanca kursuna yazılmak...

MODA: Esed...
DEMODE: Esad...

MODA: İslamcılar arasında Suriye tartışması...
DEMODE: İslamcılar arasında MİT tartışması...

MODA: Örgütlü siyasi suç...
DEMODE: Bireysel siyasi suç...

MODA: Ragıp Zarakolu / Büşra Ersanlı...
DEMODE: Ahmet Şık / Nedim Şener...

BİR vatandaşımız Fazıl Say hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Demiş ki:
“Fazıl Say Twitter’da İslam inancına saldırı niteliğinde mesajlar yayınladı.”
Ardından da eklemiş:
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yargılansın.”
Savcılık da bu suç duyurusunu dikkate alıp soruşturma başlatmış.
* * *
Bu öyküde benim dikkatimi şikâyet dilekçesinde Fazıl Say için söylenen bir söz çekti.
Şöyle diyor şikâyetçi vatandaş Fazıl Say hakkında:
“Militarist ateist”.
İşte yeni dönemin ruhunu kavramak, yükselen değerleri fark etmek ve döneme uyum sağlamak diye ben buna derim.
Vatandaşımız sadece “ateist” yazsa, muhtemelen dilekçesi ciddiye alınıp soruşturma açılmayacak.
Ama “ateist” sözcüğünün başına eklenen o sihirli “militarist” sözcüğü, işi bitirmeye yetip de artıyor bile...
Bu uyanıklığı için vatandaşımıza “pes” diyorum.
Tabii savcılık makamını da es geçmiyorum.

“DARBEYLE ve darbeciyle mücadele ediyorum” diyen biri, neyle mücadele ediyordur?
Sayalım:
-  Gaddarlıkla mücadele ediyordur.
-  Zorbalıkla mücadele ediyordur.
-  Hakkaniyetsizlikle mücadele ediyordur.
-  “Ben yaptım oldu” anlayışıyla mücadele ediyordur.
-  Güce yaslanıp haksızlık yapanla mücadele ediyordur.
-  Özgürlüklerin boğulmasına karşı mücadele ediyordur.
* * *
Soralım o zaman:
-  Darbeyle ve darbeciyle mücadele ederken, küçük gaddarlıklar ve minik zorbalıklar yapıyorsan bu yaptığına ne denir?
-  Darbeyle ve darbeciyle mücadele ederken “ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket ediyorsan bu hareketine ne denir?
-  Darbeyle ve darbeciyle mücadele ederken “gücüne yaslanıp borunu öttürmeye kalkıyorsan” bu davranışına ne denir?
-  Darbeyle ve darbeciyle mücadele ederken özgürlüklerin değil de yasakların önünü açıyorsan bu davranışına ne denir?
* * *
Neyse... Uzatmayalım. Demek istediğim şudur:
Darbeyle ve darbeciyle mücadele etmek iyidir, hoştur...
Ama bu durumun “küçük gaddarlıkları ve minik zorbalıkları devasa göstermek” gibi bir yan etkisi olur.
Bu yan etkiye de dikkat edilmelidir.
Dikkat edilmezse tüm toplum değil, sadece iktidardakiler ve yandaşları darbeyle mücadelenin tadına varabilir.
Bu da yetmez.

TAMAM, savaşlar kötüdür, savaş çıkmasın.
Ama bu cümle Esad’ın tanklarının iştahını artırmaktan, oradaki ölüm makinelerinin kanını kaynatmaktan başka bir işe yaramıyorsa ne yapacaksın?
* * *
Tamam, emperyalizmin oyununa gelmeyelim...
Ama bu cümle Esad’ın dudaklarına rahatlatıcı bir kıvrım kondurmasına neden oluyorsa ve bu rahatlatıcı kıvrımla halkını daha fazla ezme azmine kavuşuyorsa ne yapacaksın?
* * *
Tamam, Suriye’ye müdahale edilmesin...
Ama bu cümle keskin nişancıların muhalif avlama oyunlarına devam etmelerine, gösterilere sahne olan şehirlerin tanklarla çevrilip bombalanmasına neden oluyorsa ne yapacaksın?
* * *
Tamam, silah kullanılmasın...
Ama bu cümle leblebi gibi kurşun atan Suriye Ordusu’nu daha da teşvik ediyorsa, Suriye yönetimi üzerinde “muhaliflerin boğazlarını kesmeye devam” etkisi bırakıyorsa ne yapacaksın?
* * *
Tamam, olaya biz karışmayalım...
Ama o bu cümle Esad’ın elini rahatlatıyorsa, Suriye zindanlarının muhaliflerle dolup taşmasına yol açıyorsa, sınırına dayanan bir insanlık dramının alıp başını gitmesine yol açıyorsa ne yapacaksın?

(Hürriyet)