Muhafazakar bir görüşe ve yaşama sahip olmama rağmen, muhafazakar çizgide de olsa hiç bir partiye yakın değilim. Sebepleri uzun ve bu yazının konusu değil. Siyasi takıntılardan uzak, vatanını seven her kişi gibi ülke gündemine ait bazı görüşlerim, olumlu ya da olumsuz eleştirilerim olyor. Aşağıda yazacaklarımı iki yıldır yazmak istiyordum ama siyasetin çirkefliği beni engelledi. Sanırım artık bir miktar sular duruldu, bu ümitle ben de düşüncelerimi yazayım istedim.
Sade bir vatandaş olarak seçimlerde galip gelen partiye kuracağı hükümetle ilgili tavsiyelerimi ve beklentilerimi yazıyorum.
Oyların Analizinin Yapılması
Oyların analizi kesinlikle çok detaylı yapılmalı. Emin olun dostlar, size verilen oyların en az yüzde 15’i başka bir alternartif olmadığı için. Halkın arasında samimi konuşmaları takip edin; şaibeli ihaleler, devlet yönetiminde aile ve akraba etkileri, eğitimdeki sıkıntılar, sürekli bağıran yöneticileriniz halkın gözünden kaçmıyor, rahatsız ediyor.
İhaleci Danışman Kadrosu
Lütfen ama lütfen artık milleti canından bezdiren bu danışman kadrosunda bir reforma gidin. Öyle bir kadro varki, en merkezden halka halka medyaya oradanda belediyelere kadar uzanıyor. İhalaleri, kadrolaşmayı takip ediyorlar. Adaletli olduklarına pek inanan yok. Tabanda ciddi bir tepki oluşuyor.
Devlet ve Brokrasi
Devlet brokratlarla yönetiliyor. Son zamanlardaki kadro değişimleri eminim devlet yönetimini ve kontrolü zorlaştırmıştır. Seçim atmosferinde farketmemiş olabilirsiniz ama kafası dağınık brokratlar ve memurlarla çalışamazsınız. Güven atmosferini oluşturmazsanız yukarda kurguladığınız politikalar aşağıda düzgün uygulanmaz. Olan size değil halka olur.
Ehl-i Sünnet Dışı Cemaatvari Parelel Oluşumlar
Devlet içinde nisbeti sahih olmayan, kimi her tür tarikata ve cemaate düşman ama kendisi de kendi cemaatini taikatvari kurmuş, kendine göre oluşmuş bir hiyerarşisi olan ciddi bir brokratik oligarşi kuruluyor. Yani kıymetli dostlar, devlette artık halkına düşman, itikadi temelleri yurt dışına bağlı, İslam dışı onlarca paralel sistem kuruluyor. Bu tehlikeli bir süreç. Bu sistemlerin menfaatleri birbirleriyle çakıştığında hiç iyi olmaz. Tecrübe ettiniz sanırım. Dikkat edin derim.
Ayrımcı Dil
Halkın size oy vermeyen yarısı sizden nefret ediyor. Evet fikren ben de o diğer yarıya hiç yakın değilim. Ama kendi inançlarınızdan, itikadi temellerinizden taviz vermeden bu yapıları idare etmeyi bilmeniz gerek. Sürekli savaşçı bir dil muhafazakar camiayı da yıpratıyor.
Yolsuzluklar
Bence şaibeli yolsuzluklar kesinlikle devletin hukuk sistemi içerisinde yeniden değerlendirilmeli ve gerekli cezalar kim olursa olsun verilmeli. Sizilere oy verenlerin önemli bir oranı yolsuzlukların olduğuna inanıyor ama daha iyi bir seçenekleri olmadığı için size oy veriyor. Geçmişteki büyük şaibeleri temizlemezseniz bu durum ilerde tüm müslümanları sıkıntıya sokacak bir noktaya gelebilir. Eğer zaten yolsuzluğun olmadığını iddia ediyorsanız mecliste aklamak yerine hukuk önünde bunu ispatlayabilirsiniz.
Gençler, Doksanlı Nesil
Türkiye’nin başdöndürücü siyasi atmosferinde garip bir nesil yetişti sanırım. İşimiz gençlerle ve çok fazla konuşmalarım oluyor onlarla.
Ülkedeki siyasi anlayışa, siyasetçilere çok uzaklar.
Ve malesef idrak kabiliyetleri çok zayıf. Algı yönetimine çok açıklar.
Cahiller ama cehaletlerinin farkında değiller.
Okumuyorlar ama google alimleri.
Kafaları sürekli eğik, cep telefonlarına doğru.
Son on yıldaki ekonomik rahatlığı eskiden de varmış zannediyorlar. Tamamen gösteriş üzerine kurdukları bir hayatları var. Anne babaları olmazsa yaşayamacak gibi duruyorlar.
Ve eminim bu yazıyı onlar okumayacaklar. Rahat rahat yazıyorum. Okuyabilenleri zaten bana hak vereceklerdir.
Eğer bu savrulan nesli düzeltmek için bir şeyler yapmazsak bu görüdüğünüz son en yüksek oy oranı olabilir.
Bu durumu düzeltmenin en iyi yolu devletin direk müdahelesi yerine gençleri yetiştiren yerlere destek olmasıdır. Devlet eğer devletse gelecek nesilleri için stratejiler üretir. “Üst akıl” sa böyle bir akıl olmalı.
Anayasa
Ben zannetmiyorum da değiştirebileceğinizi yine de yazayım dedim. Henüz gücünüz yetmez.
Yalan Kültürü
Farkında mısınız, Türkiye’de herkes herkese yalan söylüyor? Ne yapmak lazım bir düşünün? Toplumu yiyip bitiriyor bu durum.
Gezi Parkı ve Yeşil Alanlar
İnanın dostlar Gezi parkı olaylarının ilk günü bende çıkacaktım oraya. Türkiye’nin her şehrinde görüdüğüm manzaralar karşısında sizlere bağırmak istiyorum. Lütfen artık mesum insanların böyle olaylara alet olmasına müsade etmeyin. Şu mütahitlerinize bi dur deyin.
Nedir bu?
Boş bulduğunuz her alana bina dikiyorsunuz. Şehirlerde nefes alacak yer kalmadı.
Ali Samiyen Stadı bir örnek. Ne güzel kapandı. Ne luzumu vardı da oraya koca koca binalar dikiyorsunuz? Yazık. Dikenlerde eş dost tanıdık. Yazık. Bunlar gözlerden kaçmıyor.
Aman lütfen yaptığınız yeşilliklerden bahsetmeyin. İngiltere’de yaşıyoruz, yeşilin ne olduğunu, parkların nasıl olabileceğini biliyoruz. Üç ağaç, üç kaydırakla park olmaz.
Şu yurtdışında eğittiğiniz, kirli sakallı, üst düğmeleri açık, Polat Alemdar özentili uzman-danışman ekibinizin entellektüel birikimi bindikleri arabaların modellerini tartışma sınırını aşamıyor. Siz onların İngilizcelerine bakmayın, burda sokakta, barda, gece klübünde konuşulan dil o. Yurtdışında nerelerde sünepelik yaptıklarını anlayın yani. Onlara biraz beyefendi olmayı öğretirseniz seviniriz.
Netice
Yazacak çok şey varda bol bol detay. Şu yazıyı okuyan, devlet yönetiminde etkili olabilen dostlarıma açık açık yazayım istedim.
Yazılarımda zaman zaman, parça parça bu konulara ve detalarına temas etmek istiyorum. Medya, eğitim politikaları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, akademisyenler, yurdışı eğitimine giden akademisyen ve devlet memurları, belediyeler ve şehirleşme, devlet yönetimi, sağlık politikaları ve benzeri bir çok konuda yazılabilecek çok detay var.
Selamlarımla,